Çocukların en önemli işi oyun oynamak! Nasıl ki bizler, her sabah işimize gidiyorsak, onlar da her yeni güne gözlerini oyun oynamak için açıyorlar…Bu açıdan baktığımızda, “ama daha oyunum bitmedi anne” bahanesi oldukça geçerli görünüyor. Peki ama çocuklarımız yaşlarına ve gelişimlerine göre ne tip oyunlar oynarlar? Çocuğumuzu her yalnız gördüğümüzde arkadaşlarının yanına gitmeye zorlamalı mıyız?
Yapılan araştırmalar, özellikle yeni doğanların ve 1 yaşından daha küçük bebeklerin kendilerini ve vücutlarını tanımaya yönelik oyunlar ile meşgul olduklarını göstermektedir. Genellikle tekrarlayıcı hareketler içeren bu oyunlar esnasında, bebeklerin kendilerine ve çevrelerine dair gözlemler yaptığı düşünülmektedir. Bu yaş dilimindeki çocuklar yan yana geldiklerinde dahi, çoğunlukla birbirlerine ve birbirlerinin yaptıklarına dikkat etmezler.
İlk doğum günü pastasının üflenmesinden sonra, çocuklar yavaş yavaş birbirlerinin oyunlarına da dikkat etmeye başlarlar. Halen aralarındaki etkileşim oldukça kısıtlıdır ve birbirlerinin oyunlarına pek de karışmazlar. Ama tabir-i caizse, bir gözleri de birbirlerindedir. Bu paralel oyun döneminde, çocuklar “aynı odadaki yabancılar” şeklinde nitelenebilirler.
İki yaş civarında, çocuklar iletişim yollarına daha hakim olduklarından sosyal anlamda da başka bir dönemin içerisine girmiş olurlar. Oyuncaklar yavaş yavaş paylaşılmaya başlanılır, aynı mekanda yan yana oldukça farklı hayal güçlerinin ürünü olan oyunlar da oynanabileceği gibi, karşılıklılık içeren basit oyunlar da (örneğin saklambaç) oynanabilmektedir. Bu oyunlar, kooperatif sosyal oyunların öncüllerini oluşturmaktadır. Bilişsel becerilerin de artması ile birlikte, çocuklar rol dağılımı yaparak (“sen annesin, ben baba”) oyunlar oynamaya başlarlar. Bu oyunlar herhangi bir plana bağlı kalmaksızın, adeta bir doğaçlama tiyatro gibi ortaya çıkmaktadırlar. Bu sebeple, anlaşmazlıkların yaşanması, bazı oyunların gözyaşları ile bitmesi kaçınılmazdır.
Dört yaş çocuğu, hayattaki bu tür tecrübelerine dayanarak artık rolleri ve senaryoyu başından konuşarak oyunları daha sosyo-dramatik bir hale getirmektedir. Yani dört yaş çocuğu, oyun planı yaparak sadece oyunu karmaşıklaştırmamakta, akranları arasındaki sosyal becerilerini de geliştirmektedir.
Unutulmaması gereken, yeni bir oyun dönemine girilmesi ile birlikte, daha önceki oyun alışkanlıklarının tamamen terk edilmediğidir. Pek çok çocuk, oldukça büyük yaşlara kadar, arkadaşları ile oynadığı kadar, yalnız başına oyunlar oynamayı da tercih etmektedir. Özellikle bilişsel açıdan zorlayıcı oyunları çocuklar sıklıkla yalnızken tecrübe etmektedirler. Gerekli bilişsel becerilerin kazanılması, (bireysel ve grup içi) oyunların bilişsel karmaşıklığını ve çocukların sosyal becerilerini arttırmaktadır.